SOĞUK KAHVEDEN SICAK KAHVEYE
Anlam veremediğim bir sonbahar gününde yazıp yazıp silerek devam ediyordum güne. Kimimizin zorlu şartlara aldırmadan işe gitmek zorunda olduğu, kimimizin de evden çıkamadığı günler kovalıyordu birbirini.
Evden çıkamayınca
içerik üretmek de bazen zorlaşıyordu ama yine de yazmak için bir bahanesi vardı
insanoğlunun. Bazen kafasından geçenleri döküyordu kağıda, bazen sessiz
çığlıklarını, aldanışlarını, sevincini…
Ben ise yeni
hayatıma adapte olmaya çalışıyor, gelecek güzel günlerin hayalini kurmaya devam
ediyordum. Belki eksikleri vardı, belki de fazlalıklarda boğulmuştu hayallerim
ama olsundu; yine de güzeldi.
İçinde bulunduğumuz
sonbaharın da tadını çıkarmak gerekiyordu elbette; katlanıp rafa kaldırılan
yazlık kıyafetler, terliklerin yerini alan kapalı ayakkabılar, kitaplıktan
çıkarılan okunmamış kitaplarla bir gün daha ilerleyip gidiyordu. Sonbahar sevenler
olarak kaç kişiyiz acaba diye düşünürken sayımızın azımsanmayacak kadar
çoğunlukta olduğunu düşünüyordum. Zira deri mont, fular ve postal kombini
sevenler olarak sayımız bir hayli fazlaydı.
Soğuk kahveler
yerini fotoğraflarda sıcak kahvelere belki de kış çaylarına bırakacaktı. Bazen
hava şartlarından dolayı kurulamayacaktı semt pazarları ama yine de sonbaharda dışarıda yürümenin tadı
başka olacaktı,
Hafta sonları
dışarı çıkabilenler yine Kadıköy’de kulaklık kulağında, elleri cepte, başıboşça
bilinmeyene doğru yürüyecek, ardından bir cafede oturup çayını ya da kahvesini
yudumlayacaktı. Bazılarımız için de hiçbir
şey evde yapılan fırından yeni çıkmış kek ve çayın yerini tutmayacaktı. Artan vakalar
nedeni ile evlere hapsolmaya başladığımız bugünlerde en iyi etkinlik yine
mutfakta zaman geçirmek olacaktı.
Şüphesiz ki Mart ayından beri hepimizin istediği tek şey içinde bulunduğumuz zor günlerin bir an önce geçmesi ve belki de daha yeni bir normal hayata geçiş yapmaktı. Sabreden derviş misali tedbiri elden bırakmadan sabırla bekliyorduk sağlıklı ve mutlu günleri.
sevgiler diliyorum herkese.
Sevgiler, selamlar.
Yorumlar
Yorum Gönder