HOŞ GELDİN BAHAR


‘’Kalça kaslarımı geliştirmek için uğraştığım kadar başka şeylerle de bu kadar uğraşsaydım kim bilir nerenin profesörü olmuştum’’ diye homur homur homurdandığım günler hızla geçiyordu.

    Her gün yapılan egzersizler, sabah uyanınca akşam saat 20:00’den sonra bir şey yemeyeceğim diye gündüzden kendine verilen sözler akşamları yenen çikolatalarla yer değiştiriyordu.

   Anlamsızca birbirini kovalayan günlerden doğum günümde nasibini almıştı ve ben bu yazıyı yazarken çoktan geçip gitmişti bile. (Ocak)

   Garip bir yaş geçirmiştim. Hayal bile edemeyeceğim şeyler yaşatmıştı bana hayat; bu sefer gerçekten de sürprizlerle doluydu.  Pamuk Prenses masalındaki hanım kızımıza gerçek prensesin kim olduğunu  göstermiştim; mutluydum. (Ocak)

   Doğum günümden sonra yağan kar yağışı da beni bir süre oyalamıştı.  Bir çoğunuzun romantizmini bölmek istemem ama pencereden bakınca yağan kardan da hiç de mutlu değildim. Zira kar en nefret ettiğim şeyler listesinde yerini alalı çok zaman olmuştu. Olsun, çocuklar mutluydu ve bu onlara bir süre yetmişti. (Şubat)

     Düşebilecek tüm cemreler düşmüş, havalar ısınmaya başlamış, yavaştan normale dönmeye başladığımız günün akşamında İstanbul yarım günde hızla kırmızıya bürünmüştü. Belki de daha sıkı önlemler bizi bekliyordu ama muhtemelen artık kimsenin umurunda değildi. İstanbul’da ısınan havanın da etkisiyle kendini sokağa atan halka inat kendimi ancak kuaföre atabilmiştim. Bir kadın için değişim saçlardan başlardı ve genel kural ihlal edilemezdi. (Mart)

     Dört duvar arasında yapılabilecek en iyi şeyin yine kitap okumak olduğuna kanaat getiren ben, bazen Dostoyevski ile derin sohbete dalıyor, bazen Marx ile dünyayı kurtarıyor, bazen de Freud ile ‘’nereye gidiyor bu insanlık?’’ diye derin sohbetlere dalıyor ve sonunda annemim  ‘’ kalk şu evi bir süpürelim, her yer her yerde’’ demesiyle gerçek hayata geri dönüyordum.  (Mart)  

    Baharı ne kadar çok sevsem de aklım hep gelecek olan yaz mevsimindeydi yine. Camdan dışarı bakarken bazen şezlongda uzandığımı, bazen sakin bir yerde oturup kafa dinlediğimi, bazen sadece bir salıncakta sallanarak şarkı söylediğimi hayal ediyor, artan vaka sayılarını gördükçe yine bu hayalimi sessizce bir kenara bırakıp kitabıma gömülüyordum. (Mart)

    Önümüzdeki günlerin bize ne getireceğini bilmeden, sadece günü kurtarmaya çalışarak yaşamaya devam ediyorduk. Evde hayal kurarak yaşarken yaz mevsimine virüs gibi mutasyona uğramış bir şekilde çıkmaktan korkuyordum J (Mart)

    Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır sözünü de kulak ardı etmeden baharın güzel günlerini camdan izlemek de varmış hayatta diyerek bitiriyorum yazımı. Herkese sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir bahar mevsimi dilerim. (Mart devam ediyor…)

 

Sevgiyle kalın,

Hoşça kalın J

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NİSAN GELMİŞ HOŞ GELMİŞ

CAN SIKINTISI

HOŞ GEL YENİ YIL :))